Hikâye odur ki; eskiden zenginler çuha şalvar, köylüler de aba giyerlermiş. Ahlaksız bir zengin, zavallı bir köylünün karısına veya kızına göz koymuş. Dedikodular hızla yayılmış ve köylünün kulağına kadar ulaşmış. Eee, kolay mı namus meselesi sonuçta. Bir müddet sonra zengin ahlaksız ile fakir köylü yolda karşılaşmışlar ve aralarında tekme tokat bir kavga başlamış. Halk da kavga edenlerin etrafına toplanmış. Etraftaki dükkân sahiplerinden biri kavga edenleri ayırtmak için çıraklarını gönderirken arkalarından da bağırmış: Ulan seyre bakmayın, vurun, ayırın! Genç çıraklardan biri ustasına seslenmiş: Usta hangisine vuralım? Dükkân sahibi bir an korkmuş ve başını belaya sokmamak için, çıraklarına: Ulan bu da sorulur mu, abalıya vurun, abalıya vurun, demiş. Zavallı köylü neye uğradığını bilememiş. Namusuna sürülen lekeye mi yansın, uğradığı haksızlığa mı yansın, yediği dayağa mı yansın bilememiş.
CHP’deki Belediye başkan adaylarının durumu da aynı hikâyedeki çırakların durumu gibi. Seçimler öncesinde yaptıkları her adaylık açıklamasını vurun abalıya mantığıyla yapılıyorlar. 3 yıllık belediye başkan yardımcılığı görevinde güzergahı belediye ile kuyumcu dükkanı arasında geçenler, bu gün yaptığı aday adaylık açıklamasında “Sokakları bilmeyen belediyeyi, belediyeyi bilmeyen de bu kenti yönetemez” demiş şaka gibi. Her seçim döneminin müzmin adayına sormazlar mı? 3 yıllık belediye başkan yardımcılığı görevinde yapmak istediğin ancak yapamadığın hangi projen var. Projen vardı da bunu belediye başkanı mı engelledi?